1- Seyhamamı:
Kızılcahamam’a 18, Güvem’e 3 Km uzaklıkdaki Seyhamamı Kaplıcaları’nın, Haçlı Seferleri sırasında, Alman Orduları tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
Eski ismi Kilise olan köye ismini veren eski Bizans kilisesi Candaroğlu beylerinden İskender Bey zamanında (XV.asrın ikinci yarısı) yıkılmış ve aynı yere bir cami inşa edilmiştir. Bu cami birkaç defa restorasyon geçirdiği halde, orijinal şekliyle hala ayakta ve ziyarete açık.
Osmanlı Alimi Ali Cevad , Seyhamamı’ndan, “Sek Hamamı” diye bahseder.
1943 Çerkeş depremi sırasında Seyhamamı tesisler harap olunca sonunda ufak bir tamiratla yeniden kullanılır hale gelmesi sağlanmış ve uzun yıllar ilkel bir şekilde kalmıştır.
Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan kaplıcaları şu an özel teşebbüs işletiyor ve sularının vasıfları itibarıyla Kızılcahamam Kaplıcaları seviyesindedir.
Yolu ve elektriği de bulunmasına rağmen kanalizasyonu yoktur ve konaklama ve kür tesisleri yeterli değildir. 1990 sonrası iki katlı bir otel yapılabilmiştir.
Ankara-İstanbul Karayolu’na çok yakın bir yerde bulunan Seyhamamı ve yakın çevresinin Jeolojik-Hidrolojik etüdleri ile 1/1000 ölçekli imar plânı yapılmıştır.
2- Miyala:
Süleler ile Kavaközü arasında enfes orman manzaralı yayla görünümlü eski bir otlak ve yerleşim yeridir.
Kuzey
ve batı kısımlarında halk arasında “Gavur evleri” denilen eski yerleşim
yerlerinin kalıntıları ve Erenler denilen ziyaret yerleri ve yol
kıyısında küçük bir göl vardır.
Ayrıca Kavaközü istikametinde görülmeye değer devasa taşlar arasında yetişmiş dağ kavakları vardır.
3-Karagöl:
3-Karagöl:
İlçeye
35 km uzaklıktaki Karagöl’e, Güvem-Belpınar yolu ile gidilir. Çamlık
tepelerle çevrili göl alanı oldukça geniş bir düzlüktedir.
Gölün
uzunluğu 80, eni ise 35 m. civarındadır. Tipik bir krater gölü olan
Karagöl bilhassa yaz aylarında ideal bir kamp ve piknik yeridir.
Herhangi bir tesis olmamasına rağmen, bu mevsimde yoğun bir ziyaretçi
akını yaşanır. Gölde balık yetişmiyor ve Bol miktarda sülük vardır.
Birdenbire derinleştiği için yüzmek de tehlikelir.
Göl çevresi günü birlik ziyaret ve çadır kampı için de oldukça uygundur.
4- Eldelek:
Göl çevresi günü birlik ziyaret ve çadır kampı için de oldukça uygundur.
4- Eldelek:
Karagöl’ den ayrılan bir orman yolu ile gidilir. Nefis ormanlar arasında geniş düzlüklere sahip Salın Yaylası var.
Bu
yayladan sonra ağaç tipleri köknar ve sedire dönüyor. Bu bölümden
itibaren çadır kampı için uygun düzlükler var. Osmanlı döneminde, saray için doğan ve şahin gibi avcı kuşlarının yetiştirildiği bölgede nefis kayalık yükseklikler ayrı bir güzellik arzediyor.
Buradan Başköy yaylası, Semer-Orta yolu ve Başköy kalesine ulaşmak mümkün.
5-Başköy Kalesi:
Başköy,
ilçemizden 35 Km. uzaklıkta olup. Kale köyün doğu yamacında bütün
haşmetiyle duruyor. Yoldan devam edilerek, 10 Km sonra bir orman yoluna
sapılarak, sulu Ilıman (Veya Ilıca) denilen yere geliniyor.
Buradan Kalearkası mevkiinden geçerek, araba ile 10 Dk. sonra
Buradan Kalearkası mevkiinden geçerek, araba ile 10 Dk. sonra
Kırlangıç mevkiine geliniyor. Buradan itibaren yürümek gerekiyor. Kırlangıç, yüksek ve açık bir yer.
Eskiden
bulunduğu söylenen bir yel değirmeni harabesinden sadece çakıllar
kalmış. Kırlangıç’dan, sol aşağı doğru oldukça sarp bir yokuş inilerek
yaklaşık 20 Dk. Sonra Kale’nin eteğine varılıyor.
Kale
volkanik bir kütleden meydana gelmiş ve işlemeye müsait bir yapısı var.
İçindeki mağaralar da, zaten bu şekilde el ile işlenilerek meydana
getirilmiş. 5 Kat olan kalenin zemininde, ahır olarak kullanıldığı
belirtilen bir bölme var.
Celâlî isyanları döneminde ve Osmanlı’nın son yıllarındaki otorite ve istikrar boşluğundan dolayı yaşanan bazı haydutluk olaylarında kalenin üs olarak kullanılmış olması muhtemeldir. Kalearkası denen mevkiide ise sadece yıkık çakıl yığınları halinde duvar kalıntıları kalmış. Ancak girilmesi ve yürünmesi hayli zor olan orman içinde halâ sağlam olan kale duvarlarını görmek mümkün.
Kale akşama doğru ziyaret edilirse, genişçe ufkundan harika bir gün batışını seyretmek mümkün.
Celâlî isyanları döneminde ve Osmanlı’nın son yıllarındaki otorite ve istikrar boşluğundan dolayı yaşanan bazı haydutluk olaylarında kalenin üs olarak kullanılmış olması muhtemeldir. Kalearkası denen mevkiide ise sadece yıkık çakıl yığınları halinde duvar kalıntıları kalmış. Ancak girilmesi ve yürünmesi hayli zor olan orman içinde halâ sağlam olan kale duvarlarını görmek mümkün.
Kale akşama doğru ziyaret edilirse, genişçe ufkundan harika bir gün batışını seyretmek mümkün.
6-Işık Dağı:
Ankara'nı
Kızılcaham sınırları içerisinde Kızılcahamam Güvem Çerkeş güzergahı
üzerinde Ankara'ya 115-120 km uzaklıkta ve 1950 mt yükseltide Volkanik
bir dağdır.
7-Taşpınar Kanyonu (Güney):
Salın köyününün karşısında, Beşkonak köyünün arkasındaki dağların arkasında bulunan bir kanyondur.
Nadir
Endemik bitkilerin bulunduğu kanyon Salın Yaylasının devamındaki Orman
İşletmesinin önünden Beşkonak Fındıklı mahallesinin olduğu yere kadar
devam eder.
8-Dede Çamlar Yukarıkiseköyü ve Sipahiler mahallesi:
Kızılcahamam
Güvem (eski nahiye veya bucak) civarında bulunan Bu Asırlık Çamlar
Ayrıca Beşkonak Köyünde, Kavaközü Köyünde ve Yukarı Kise köyünde
bulunmaktadır.
Yazın
sıcağında bu Dede Çamların altında, Onların Rüzgarda çıkarttığı o
sesleri dinlemek insanı bambaşka duygulara sürüklemektedir.
Özellikle
Yukarı Kise köyünde bulunan 400 küsür yaşlarındaki veya daha fazla
yaşı olan "Tekne Çamı" nın dibinde yazın sıcağını geçirmek bambaşka
bir duygudur.
Eskiden bu Tekne Çamı’nın bi gıymuğu bile yakılmaz ve dokunulmazmışdınak.
----
Fakat bugün gelin görinki bu Tekne Çamının köklerini kesiyorlar.
Bu nasıl vicdansızlıktır.
Ya bu ağaç ASIRLARDIR ayakta kalmış günümüze gelmiş bize ulaşmış. Hangi geri zekalı zihniyet bu ağacın kökünü dalını keser.
----
Tekne Çamı ANIT AĞAÇ olsun dedim kaymakam beye durumu bildirdim ama boş.
Eğerki bu ağaçla çevre bakanı Murat Kurum ilgilense idi bütün Kızılcahamam yetkilileri seferber olurdu.
---
Zaman kim haklı kim haksız elbette meydana çıkaracaktır.
---
Ne o makam kalır, ne ismin kalır,
Bir kimseye sırf zenginliğinden makam ve mevkisinden dolayı saygı gösteren kimsenin dininin yarısı gider..Hadis
9-Gelin Kayaları:
Yukarı Kise Köyü Sipahiler (Isbaalar ) mahallesi taraflarında bulunan "Aslan Tarla" veya Belpınar
isimli yerin arkasında Kavaközü köyünün karşısında bulunan "Tüf "
kayalıklarının rüzgar ve su erezyonuna uğrayarak aşınmaları sonucu
meydana getirdikleri bu çökelti binlerce yıl önce tarihi oluşumuna
başlamıştır.
Bu
oluşumlar da ( gelinin cibinlikle atın üzerinde durmasına benzeyen
şekiller ) köylülerin Efsane duygularını geliştirmiş, bunun sonucunda
meydana gelen efsanede:
Eski ama çok eski zamanlarda burada yaşayan bir Garip kişi varmış.
Günlerden birgün garibin evinin önünden de olacak ya bi düğün alayı geçmektedir.
Davul, zurna, def, çampara bi hengame, bi güldürtü, bi bilmem ne, güle eğlene Kavaközü tarafından kerimler kürcü tarafına mı ne giderlermiş miş.
Garibin gafası o günde çok ağrıyomuş, bugada güldürtüyü galduramamış.
Düğün
alayına baarmış “yapmayın etmeyin, başım ağrıyo, la aşıngidin “ filan
dediysede davul, zurna, def, çampara, köçek eşliğinde garibin annında
bide utanmadan onu alaya alu gibi oynayı oynayı vermişler.
Giderlerkene de "Efsane" olacak ya garip bi sinirlenmiş: " Daşolun emi" demiş.
Giderlerkene de "Efsane" olacak ya garip bi sinirlenmiş: " Daşolun emi" demiş.
bu gada.
10-Fındıklı Bazalt Kayalar:
Türkiye'nin Jeopark
adı verilen ilk Jeoparkının ilk ayağı olma özelliği taşıyan ve
Jeolojik miraslar envanterinde kayıtlı "Bazalt Sütunlar" bugün asıl
değerine kavuşmuştur.
Güvem'i geçince Fındıklı mahallesindeki anayol köprüsünün sağ ve solunda taraflarında bulunur.
Köyün üsyanındaki yamaçlarında bulunan 1400 mt yükseltide bulunan bir yürsek yayla görünümündedir.
Edirafında dumanlı dağlar, çoğunlukla yabani kavak ağaçları (titrek kavakda denir.), sarıçam, karaçam, gürgen, meşelikler, envai çeşit ahlat, kuşburnu, gilaburu ağacı (gizli bi yerde ), yabani elma, fındık bulunmaktadır.
-Burada bulunan bir su kuyusundan ismini almıştır. (kuyuyu namıdiğer odabaşların osman açtı derler)
-Guyunun suyu şifa niyetine içilirse biiznillah hasta sağlığına kavuşabilir.
-Burda Mehmet Akyol tarafından organize edilip yapılan bir de gölet bulunmaktadır.
-Gölette
2000 li yıllarda bolca balık ve yabani kuşlar varken bu gün hiç bir
şey bulunmamakta olup gölet ve çevresi vahşice katledilmiştir.
-Gölet yapıldığı ilk yıllarda endemik su bitkileri belirmişti. Hatta bazılarını akvaryumda yetiştirmiştik.
-Çıkrık platosunda bulunan yabani kavak ağaçları, sarıçam, karaçam, gürgen ve de meşelikler de bu katliamdan kurtulamamışlardır.
-Göletin suyu 2020 yılından köy halkının bostan bağ bahçe ve fidan yetiştirme işlerinde kullanılsın diye hizmete sunulmuştur.